Ülkemizde kadın cinayetleri ile mücadele sürerken, kaydedilen son olay bir kez daha toplumun yüreğini burktu. Geçtiğimiz günlerde bir kadın, eşi tarafından kızıyla birlikte katledildi. Bu trajik olay, kadının önceki dönemde yaptığı uyarılarla daha da derin bir anlam kazanıyor. Eşinin tehditleri nedeniyle endişe taşıyan kadın, "Sonum iyi olmayacak." diyerek yakınlarına ve arkadaşlarına sık sık dert yanmıştı. Peki, bu olayın arka planında neler yaşandı? Kadınların karşılaştığı şiddet sorununu nasıl çözebiliriz? İşte tüm detaylar...
Olay, geçtiğimiz hafta içinde bir bölge apartmanında gerçekleşti. İddialara göre, kadın, şiddete maruz kaldığı eşiyle uzun süreli bir evlilik yaşamış ancak bu evliliği sonlandırmak için çeşitli girişimlerde bulunmuştu. Ancak, boşanma sürecinin zorluğu ve eşi tarafından gerçekleştirilen tehditler nedeniyle bu süreci tamamlayamamıştı. "Sonum iyi olmayacak." dediği anlar, kadın izlerinin peşini bırakmadığı korkunç bir gerçeği gün yüzüne çıkarmaktadır. Halbuki birçok kadın, bu durumu yaşarken seslerini duyurmakta zorluk çekmektedir.
Bu olay, kadının hayatta kalma içgüdüsünü ve çevresine karşı duyduğu endişeleri gözler önüne sererken, şiddetin aile içindeki karanlık yüzünü de bir kez daha deşifre ediyor. Sosyal medya üzerinden paylaşımda bulunan kadın, kızıyla gelecekte yaşamak istediği umut dolu hayatı, hayalini kuruyordu. Ancak, eşi tarafından korkutulmaya devam edildi. Uyarılarının dikkate alınmaması ve destek bulamaması, kadının sonunu getiren olayın temel sebeplerinden biriydi. Bireysel zorlukların yanı sıra, toplumun bu tür durumlar karşısındaki duyarsızlığı da dikkat çekici bir mesele. Aile içindeki şiddet, sadece bir bireyin hikayesi değil; toplumun büyük bir kesimini etkileyen, derin ve karmaşık bir sorun.
Bu olay, aynı zamanda 'kadına yönelik şiddet' konusunda tehlikeli bir özelliği barındırıyor. Kadınlarımız, yaşadıkları şiddet karşısında sosyal çevrelerinden, ailelerinden ve devletten yeterince destek bulamazsa, bu tür trajik olayların artışı kaçınılmaz olacaktır. Başarılı bir farkındalık ve mücadele programıyla, kadınların yaşadığı bu korkunç süreçleri sona erdirebiliriz. Eğitim gereksinimleri, farkındalık kampanyaları ve etkili yasalarla beraber toplumun bu konuda bilinçlenmesi oldukça önemlidir. Şimdi, hepimize düşen görev, bu tür olayların tekrar yaşanmaması için elimizden geleni yapmaktır.
Sonuç olarak, her birey bir diğerinin hayatına kayıtsız kalmamalıdır. Geç kalmadan, kadınlarımızı ve çocuklarımızı koruma konusunda cesur adımlar atmalıyız. Bu tür trajedilerin yaşanmaması için toplumsal bir bilinç ve hassasiyet oluşturmak elzemdir. Unutulmamalıdır ki, bir kadın ve onun çocuğu hayatını kaybederken, hepimiz kaybederiz. Bu nedenle, kadına yönelik şiddeti önlemek için karşılıklı dayanışma ve destekle, güvenli bir toplum yaratma hedefiyle bir araya gelmeliyiz. 'Sonum iyi olmayacak' diyen kadınlarımızın sesini duymak için hiçbir zaman geç kalmamalıyız.