Son yıllarda dünya genelinde kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği konuları giderek daha fazla önem kazanırken, bazı bölgelerde bu hakların geri alınmasına tanıklık ediyoruz. Taliban’ın kontrolü altındaki Afganistan’da, kadınların sesi bir kez daha kısıtlanmaya başlandı. Özellikle kadın yazarların eserlerinin yasaklanması, bu ülkede özgür düşüncenin ve sanatsal ifadenin susturulmasına yönelik bir adım olarak değerlendiriliyor. 2023 yılı itibarıyla Taliban, kadın yazarların kitaplarının basımını ve dağıtımını yasaklayarak, edebi üretkenliklerinin önüne geçmeyi hedefliyor.
Taliban, Afganistan'da 2021'de yeniden iktidara gelmesinin ardından, kadınların toplumsal hayattaki rollerini kısıtlayan çeşitli yasaklar ve politikalar uygulamaya başladı. Bu politikalar arasında eğitim hakkı, iş yaşamına katılım gibi temel hakların yanında, kadınların sanatsal ifade biçimleri olan edebiyat alanındaki kısıtlamalar da yer alıyor. Uzmanlar, bu durumun kadın yazarların yalnızca özgür düşüncelerini ifade etme imkanını kısıtlamakla kalmayıp, aynı zamanda Afgan toplumunun kültürel gelişimine de ciddi zararlar vereceğini vurguluyor.
Yıllar süren savaşın ardından Afgan kadınları, kendi seslerini bulmak ve edebiyat aracılığıyla toplumsal meseleleri dile getirmek için büyük çaba sarf ediyorlardı. Halitah Muhammadzai gibi kadın yazarların eserleri, sadece Afgan kadınlarının değil, tüm dünya kadınlarının umudu olmuşken, şimdi bu seslerin tamamen susturulması, toplumda derin bir üzüntüye neden oluyor. Kadın yazarların hikayeleri, üst düzeyde bir sansür ile karşı karşıya kalarak edebiyat dünyasından silinmeye çalışılıyor.
Bu yasaklar, sadece bireysel yazarları değil, aynı zamanda toplumun tüm kesimlerini etkilemektedir. Kadınların düşüncelerini ve duygularını ifade ettiği eserlerin yasaklanması, kadınların toplumsal alandaki varlığını sorgulanır hale getiriyor. Edebiyat ve sanat, herhangi bir toplumun gelişiminde önemli bir rol oynar ve Taliban’ın bu tavrı, Afgan kültürünün geleceği açısından büyük bir tehdit oluşturmakta. Kadınların dışlandığı bir edebiyat ortamı, toplumsal cinsiyet eşitliği hedeflerinde geriye gidişe neden olmanın yanı sıra, kadınların birer birey olarak güçlenmelerini de engellemektedir.
Uluslararası toplum, Afganistan’daki bu durum karşısında kayıtsız kalmayarak, kadınların haklarına sahip çıkmak için çaba gösteriyor. Eğitim ve ifade özgürlüğüne yönelik saldırılar, insan hakları aktivistleri tarafından büyük bir dayanışma ile protesto ediliyor. Birçok ülkede düzenlenen eylemlerle, kadın yazarların yasaklı olan eserlerinin sergilenmesi ve bu eserlerin daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlamak amacıyla girişimlerde bulunuluyor. Ancak bu süreçte Taliban yönetiminin baskıcı tutumları, yalnızca uluslararası desteklerin etkisini azaltmakla kalmayıp, yerel yazarların da korku içinde yaşamalarına neden olmaktadır.
Sonuç olarak, Taliban'ın kadın yazarların kitaplarına getirdiği yasaklar, sadece edebiyat alanında değil, geniş anlamda toplumsal yaşamda kadınların yerinin nasıl şekilleneceğine dair ciddi sorular doğurmakta. Kadınların eserlerine konulan yasaklar, bu eserlerin ardında yatan düşünceleri ve duyguları yok sayarak, toplumun kültürel dokusunu zayıflatmayı hedefliyor. Özgür bir toplum için mücadele eden kadın edebiyatçıların sesi, yasaklarla susturulmaya çalışılsa da, bu sesin yankıları dünya genelinde duyulmaya devam edecektir.